SANLI TARIHIMIZ
Create your Site.
Yari Final Macerası
...ve Göztepe Tarih Yazdı
1967-68 sezonunda mücadele ettiÄŸi Avrupa Fuar Åžehirleri Kupası'nda önce Anvers'i sonra Atletico Madrit’i eleyen Göztepe, üçüncü turda Yugoslav takımı Voyvodina'ya her iki maçta 1-0 yenilmiÅŸ kupaya veda etmiÅŸti.
Dört sezondur üstüste Avrupa takımlarıyla karşılaÅŸan Göztepe, tecrübesi ve zaferleriyle bütün Türkiye'nin sevgisini kazanan bir ekip olmuÅŸtu. 1968-69 sezonunda da Avrupa Fuar Åžehirleri Kupasında mücadele verecek takımımızdan artık daha büyük baÅŸarılar bekleniyordu.
Kuralar çekilince ilk tur rakibimiz beli oldu. Fransız Olimpic Marseille. Fransızlarla ilk maçı 11 Eylül 1968 günü İzmir'de yaptık. Ali-Küçük Mehmet-ÇaÄŸlayan-Hüseyin-Büyük Mehmet-A.İhsan-Ertan-Nihat-Fevzi-Gürsel-Halil onbiriyle sahaya çıkan ekibimiz 21. ve 46. dakikalarda Halil'in attığı gollerle maçı 2-0 kazandı.
Fransa'daki rövanÅŸa ilk maçtaki kadroyla çıktık. İlk devre 0-0 berabere bitti. Ancak ikinci devre 75. ve 83. dakikalarda peÅŸ peÅŸe yenilen 2 gol maçı uzatmaya götürdü. Uzatmada da gol olmayınca, ikinci tura geçecek takımı o zamanki statü gereÄŸi kura tesbit etti. Kurada gülen takım bizdik ve ikinci turdaydık.
İkinci turda karşımıza Romanya temsilcisi Agres PiteÅŸti takımı çıktı. 30 Ekim, 1968 günü Alsancak Stadı'nda Ali-Küçük Mehmet-ÇaÄŸlayan-Hüseyin-Büyük Mehmet-A.İhsan-Ertan-Nihat-Fevzi-Gürsel-Halil onbiriyle Romenlerin karşısına çıktık. Maça o kadar hızlı baÅŸladık ki Ertan daha 3. dakikada 1-0 yaptı. Gürsel 9. dakikada golleri ikiledi. 35. dakikada yine Gürsel farkı üçe çıkardı. Oyunun sonraki bölümünde baÅŸka gol olmayınca Göztepe sahadan 3-0 galip ayrıldı. Üç farklı bu galibiyet üçüncü tur ÅŸansımızı arttırmıştı. Nitekim skorun rahatlığıyla çıkılan rövanÅŸ maçında 3-2 yenildik. Ama 3. turdaydık. Geçen yılki baÅŸarı tekrarlanmış yine iki rakip safdışı bırakılmıştı.
Kuralar çekildiÄŸinde bir Yugoslav takımı çıktı karşımıza OFK Beograd. Bir önceki sezonda üçüncü turdaki rakibimiz Yugoslav Voyvodina'ydı. Yine aynı ÅŸanssızlık yaÅŸanacak ve "Tamam" mı denecekti? Sıkı bir çalışma döneminin ardından çeyrek final kapısını aralamak için 22 Ocak 1969 günü Belgarad'da Yugoslavların karşısına çıktık. sarı kırmızılı onbir Ali-Küçük Mehmet-ÇaÄŸlayan-Hüseyin-Büyük Mehmet-A.İhsan-Ertan-Nihat-Fevzi-Gürsel-Halil ÅŸeklindeydi. Santraç'ın 20. dakikadaki golüyle ilk yarıyı 1-0 maÄŸlup kapattık. Aynı oyuncu 60 ve 67. dakikalarda farkı üçe çıkardı. maçın 3-0 biteceÄŸi tahmin edilirken Fevzi skoru 3-1 yaptı. Çeyrek finale giden yol tam olarak kapanmamıştı ancak, İzmir'de zor bir 90 dakika Göztepe'yi bekliyordu.
29 Ocak 1969 günü Alsancak Stadı'nda oynanan rövanÅŸ maçı tüm Türkiye'yi ilgilendiriyordu. turu geçip çeyrek finale kalırsak, o güne kadar hiçbir Türk takımının gerçekleÅŸtiremediÄŸi bir zafere imzamızı atacaktık. Ali-Küçük Mehmet-ÇaÄŸlayan-Hüseyin-Büyük Mehmet-A.İhsan-Ertan-Nihat-Fevzi-Gürsel-Halil onbiriyle sahaya çıkan Göztepe'yi tamamen dolu tribünler destekliyordu. Maçın başında Alsancak Stadı çatpatlar ve havai fiÅŸeklerle adeta bir karnaval yeri gibiydi.
Maça fırtına gibi baÅŸladık... daha 5. dakikada Ertan saÄŸ kanattan topu Hüseyin'e uzattı. Hüseyin’in ÅŸutu defanstan Halil'in önüne sekti. Halil sol ayakla çok sert vurdu... Kaleci Corcaviç topu ancak filelerde gördü.. GOLL...
Erken gelen bu gol tur ümitlerimizi arttırmış sarı kırmızılılar tüm hatlarıyla Yugoslav kalesine yüklenmiÅŸti. 8. dakikada Fevzi topu Ertan'a indirdi. Ertan vurdu az farla aut. maçın 15. dakikası oynanırken Ertan yarı sahasında topu elle kesti. Serbest atışı kaleciye pas biçiminde kullanan MeÅŸanoviç Ertan'ı fark etmedi. Topu kapan Ertan, usta bir vuruÅŸla ikinci golümüzü atarken gök gürültüsünü andıran bir gol sesi Türkiye semalarına yükseliyordu.
Fevzi ve Ertan'ın yarattığı tehlikelerle ilk yarıyı 2-0 önde kapattık. 57. dakikada Nihat'ın yerine Cenap'ı alan Göztepe üçüncü gol için uÄŸraşıyordu.Beograd ise neye uÄŸradığını ÅŸaşırmış, sadece bir gol için fırsat kolluyordu. Ne var ki golleri kaçıran taraf bizdik. 75. dakikada Gürsel'in pasıyla dalan Fevzi'nin sert ÅŸutu kornere çıkarken, 8 yine Fevzi'nin sodan ustaca ÅŸutu direÄŸe çarparak dışarı çıkıyordu. Bulgar hakem maçın son düdüÄŸünü çaldığında tarifi imkansız bir sevinç baÅŸladı. Futbolcusu, teknik kadrosu. yöneticisi ve taraftarı ile binlerce Göztepeli bir bütün olmuÅŸ, sevinç gözyaÅŸları içinde çeyrek finali kutluyordu. yakılan yüzlerce meÅŸale sevince ayrı bir renk katıyordu. İzmir ve Türkiye o geceyi sabaha kadar süren eÄŸlencelerle uykusuz geçirdi. Sabaha kadar her yer "Göz Göz Göztepe" sesleriyle inledi. Türk futbol tarihinde ilk kez bir takımımız çeyrek finale yükselme baÅŸarısı kazanıyordu.
Çeyrek finalde rakibimiz Alman temsilcisi Hamburg'tu. Kalesini bir Türk kaleci olan Özcan Arkoç'un koruduÄŸu Hamburg kupanın ÅŸampiyon adayları arasında gösteriliyordu.
Kura gereÄŸi ilk maç Almanya'da, ikinci maç İzmir'de oynanacaktı. Alman takımının yöneticileri anlamsız bir inatla ilk maçı Türkiye'de oynamak istediler ve bunda sonuna kadar ısrar ettiler. Teklif tarafımızdan kabul edilmeyince kupadan çekildiklerini açıkladılar.
Böylece maç yapmadan çeyrek finali geçip, baÅŸlangıçta hayal gibi gözüken yarı finali oynamayı baÅŸarmıştık. Yarı finaldeki rakibimiz Macar Ujpest takımıydı. Her haliyle bizden üstün ve Avrupa standartlarında bir kadroya sahipti. Her iki maçta da bize dört gol atarak bizi kupadan elediler. Göztepe böylece elenmiÅŸ oldu, ama büyük bir baÅŸarıya imza attı.
Unutulan Sampiyonluk
Tek Ulusal Lig sampiyonlugumuz-1950
Goztepe, 1941-42-43-45 ve 49 yillarinda Izmir sampiyonu oldu. 1949 yilinda Turkiye sampiyonasi'na katilmaya hak kazandi ve once Genclerbirligi'ni, ardindan Besiktas'i eleyerek ilk sampiyonluk kupasini muzemize tasidi.
Istanbul egemenligi ile adeta tek basina savasan Goztepe, 1949-50 sezonunda da Turkiye sampiyonlugunu kazandi.
Bu kupa muzemizde ve bu konudaki en saglam belge. O zamanin kadrosunda oynayan birkac futbolcu, kulupteki tutanaklardan aldigimiz sonuclar ile sampiyonlugu biliyoruz ama kim oynadi, nasil oldu ve o atmosfer nasildi ?
Iste cevap bulamadigimiz sorular bunlar. Ama bircok kisinin bilmedigi bu Turkiye sampiyonlugunu birkac kisinin agzindan ve notlardan sizlere iletmeye calisacagiz.
Tarih 1950. 1 Haziran, Cumartesi. Rakibimiz Genclerbirligi ve Genclerbirligi kendi sahasinda bizi 1-0 yeniyor.
3 Haziran 1950. Rakibimiz bu kez Besiktas. Besiktas'i bu kez ayni skor ile biz yeniyoruz: 1-0. Ardindan yeniden final sansi icin 7 Haziran'da Genclerbirligi ile oynuyoruz. Izmir'deki bu rovansta takimimiz rakip kaleye 4 gol atiyor; bir gol yiyor: 4-1. Ve dev final Besiktas ile Goztepe'nin.
Tarih 10 Haziran 1950. Yenen takim sampiyon olacak. Besiktas'i bu kez 1-0 ile gecip, Turkiye Amator Takimlar sampiyonu oluyoruz. Bu sampiyonluk ile Turkiye'nin en buyugu olma serefine sahip oluyoruz.
O gunlerden, bu gunlere kalan tek tarihi belgemiz kupamiz ve o kadroda gorev yapan Mithat Bahar. Mithat Bahar, aradan gecen 41 yillik surec icinde o coskudan, o mutluluktan bize kisa pasajlar veriyor; " cok iyi hatirlamiyorum, ama cok coskulu bir gundu. Ankara'da ve Istanbul'da aldigimiz galibiyetler sonrasinda oylesine umutlanmistik ki, Izmir'deki finalde Besiktas'a kok sokturduk ve onlari yenerek buyuk bir zafere imza attik. Iste o zaman Goztepe'nin ne kadar buyuk bir takim oldugunu Turkiye'ye ispatladik. oyle bir Besiktas'ti ki yendigimiz Besiktas, Istanbul sampiyonu olmus, Amerika'yi 5-0 yenmis ve Avrupa Kupasi'nda ceyrek finale kadar yukselmis bir takimdi. Goztepe'nin Avrupa'da da basarili olabileceginin sinyallerini o zamanlardan vermistik ve o ruhu camiamiza asilamistik. Ardindan Goztepe aldigi sampiyonluklar ve Avrupa sahalarindaki basarilari ile bize o gunku sevinci ve sampiyonlugu unutturdu. Bu basarilari Goztepe'den yine beklemek hakkimizdir.
Atalay Ölmedi Kalbimizde Yaşıyor!
Herkesin ümidi sakat olan Atalay'dı... Atalay, gelecek dertler bitecekti... Göztepe'nin yıldız futbolcusu Gömeç kampı sırasında oynanan hazırlık maçında sakatlanmış ve 3 ay takımdan uzak kalmıştı. Ağır bir sakatlık geçiren Atalay, uzun süre tedavi gördü. isin aslı, Atalay'sız da gerçekten Göztepe'nin tadı yoktu.
Herkes takımın kötü gidisini Atalay'ın yokluÄŸuna baÄŸlıyordu. Atalay, sonucu deÄŸiÅŸtiren futbolcuydu. Yıldızdı. Taraftarların kalbindeki kahramandı. O deÄŸil miydi Aydın maçıında attığı gollerle takımı Play-Off'a çıkartan. O deÄŸil miydi, hiç umulmadık anda sahneye çıkıp, düÄŸümü çözen. O deÄŸil miydi, rakip defans oyuncularının ve kalecilerin korkulu rüyası, tek başına takım gibi adam...
Herkes Atalay'ın gözüne bakıyor, iyileÅŸeceÄŸi günü sabırsızlıkla bekliyordu. Doktorlar ligin altıncı haftasında müjdeli haberi verdi. Atalar artık oynayabilirdi. Mutlu haberi duyan Teknik Direktör Kemal Ömeragiç'in gözü parlamaya baÅŸlamıştı. Öyle ya; o da biliyordu ki, Atalay büyük bir kozdu. Kötü günlerde Göztepe'ye ilaç gibi gelecekti. Ama kim nereden bilecekti ki, Turgutlu maçı hem Atalay, hem de Göztepe için bir kabusun baÅŸlangıcı olacaktı.
Teknik Direktör Ömeragiç, doktorlardan aldığı haberden sonra Atalay'ı yanına çağırarak, "OÄŸlum seni bu maçta oynatmak istiyorum" dedi. Atalay, silkindi. Utangaç ve ürkek bir sesle Ömeragiç'e dönerek, "Hocam ne olur bana bir hafta daha izin ver" dedi. Ömeragiç ise "Etme, eyleme oÄŸlum.Herkes seni bekliyor. Senin olman bize moral verecek. Oynama ama yeter ki, maçta yanımda otur. DiÄŸer arkadaÅŸlarına moral ver" dedi.
Atalay, sıkıla sıkıla titrek bir sesle hocasına içini açtı:"Hocam, sözlüm Salihli'de. Uzun süredir küstük. simdi barıştık. Haftalardır görüÅŸmüyoruz. Onu çok özledim. Ne olur bana izin ver..."
Ömeragiç, futbolcusunun bu durumuna dayanamadı ve Atalay'ın sırtını sıvazlayarak, "Tamam, ama gelecek hafta kadrodasın" diyerek yolcu etti.
Atalay, sırtını döndü ve gitti.
GidiÅŸi, o gidiÅŸ oldu.
Küs olduÄŸu sözlüsüyle gününü geçiren
Atalay'ı birden sıkıntı bastı. "Neyin var?" diyen sözlüsüne "Bir ÅŸey yok, içimde sıkıntı var. Yarin çok zor bir maç var. ArkadaÅŸlarımın yanına gideyim de moral vereyim" diye tutturdu.
Sözlüsü de, israr eden Atalay'a "Peki" deyince Atalay arabasına bindi ve sevgilisiyle vedalaÅŸarak arabanın kontağını çevirdi.
Trafik çok yoÄŸundu. Biran önce takım arkadaÅŸlarının yanında olmak istiyordu. KemalpaÅŸa yol ayrımında önce tır solladı, karşıdan kamyonun geleceÄŸini hesap edemedi ve iste o anda feci kaza yasandı. Atalay'ın cansız vücudu arabanın içinden güçlükle çıkartıldı.
Atalay'ın ölüm haberi tez geldi, Göztepe kampına. Kimse Atalay'ın ölümüne inanamadi. Kampta büyük bir panik baÅŸladı. Kaptan Burak, hemen cep telefonuna sarıldı ve çevirdi Atalay'ın telefon numarasını. Uzun uzun çaldı telefon. Herkes Atalay'ın sesini duymak, onun yaÅŸadığına inanmak istiyordu. Ama telefonu açan yoktu. Ardından takım arkadaşıTacettin aradı, Ati'yi... Cep telefonu uzun uzun çalıyordu, çalıyordu ama açan yoktu. Futbolcuların kalpleri gümbür, gümbür atıyordu. "Ne olur aç diyordu" Burak bulunduÄŸu yerde yaylanarak...
Israrla çalan telefonu bir polis memuru açtı. Buruk bir sesle Atalay'ın öldüÄŸünü haber verdi ve kapattı.
Göztepe'nin kampı bir anda ölü evine dönmüÅŸtü. Atalay'ın ölü vücudu arkadaÅŸlarının kamp yaptığı Ege Üniversitesi Misafirhanesi'nin arka tarafındaki morga getirildi. O gün sabaha kadar kimse uyuyamadı. AÄŸladı, aÄŸladı, aÄŸladı...
Olayı haber alan Turgutlulu yöneticiler Göztepeli yöneticileri telefonla arayarak "Başınız saÄŸolsun. İsterseniz birlikte maçın iptalini isteyelim" dediler. Yöneticiler Turgutlulu yöneticilere teÅŸekkür ederek, teklifi kabul etmediler. Ertesi gün futbolcular uykusuz gözlerle Turgutlu'ya gittiler.
Bir çok Turgutlulu taraftarın Atalay'ın ölümünden haberi yoktu. Göztepeli taraftarlar ise yazmışlardı Barış Manço'nun müziÄŸinin üzerine o aÄŸlatan ÅŸarkıyı....
"Dün gece, yıldızımız kaydı gökyüzünde, gözlerimde yaÅŸ, kalbimde sızı, unutamadım seni"....
Tribünler döne döne ayni ÅŸarkıyı söyleyip aÄŸladı... Göztepe'nin gözyaÅŸlarına Turgutlulu taraftarlar da, hatta maçın hakemi de ortak oldu. Bir maç oynandı, ama kimse maçın ne sonucunun, ne de futbolunun farkındaydı.
Göztepe'nin yıldızının ölümü tüm futbol kamuoyunu aÄŸlattı. Cenaze töreninde Gürsel Aksel Stadı doldu taÅŸtı. MeÄŸer ne çok seveni varmış Ati'nin. Bir çoÄŸu da "dayanamam" diye gelmedi törene. Ümit Milli takımdan çok sevdiÄŸi arkadaşı Hakan Åžükür ve Feti'de oradaydı. Ege'nin ve yurdun dört bir yanından futbolcu arkadaÅŸları, antrenörler, yöneticiler aktı cenaze törenine...
Atalay gözyaÅŸlarıyla uÄŸurlandı. Ama hiç mi hiç unutulmadı...
Antalya'da Rize ile oynanan final maçı öncesinde Göztepeli taraftarlar tüm futbolcuları tribüne çağırıp yumruk havaya yaptırdılar.
Daha sonra da, Atalay'ı çağırdılar;"Atalay, buraya yumruk havaya" sesleriyle.
Sahada ne Atalay adında bir futbolcu vardı, ne de tribüne doÄŸru koÅŸan bir futbolcu...
Ardindan Göztepe tribünleri arka arka "oley, oley, oley" çektiler.
1968-69 Sezonu Türkiye Kupası'nın Öyküsü
Göztepe, Türkiye kupasını ilk kez kazanıyor. DoÄŸrusunu söylemek gerekirse, bunun çabaları 5 yıldır sürüyordu. Bu yıl kimi zaman ÅŸanslı olmamız, kimi zaman inanılmaz maçlar çıkarmamız, olmadık durumlarda beklenmedik sonuçlar almamız da, kupanın kazanılmasında anlatılabilecekler arasındadır.
İlk tur maçında, geçen yılın Türkiye Amatör Futbol ÅŸampiyonu ve BaÅŸbakanlık Kupası sahibi İzmir Denizgücü ile karşılaÅŸtık, aynı kentin takımı olduÄŸu için tek maç yaptık ve 3-0 kazanıp tur atladık. İlk maçımızda fazla zorlandıksa da kazandık. Gollerimizi 42. dakikada Nihat, 47. dakikada Fevzi, 61. dakikada Halil attı. Kupanın ikinci turu otomatik olarak atlandığı için, üçüncü turda karşımıza GençlerbirliÄŸi çıktı.
Ankara'da yapılan kupa maçının ilkinde ben, sakat olduÄŸum için oynayamadım. GençlerbirliÄŸi de lige önem verdiÄŸinden, bu maça eksik kadroyla çıkmıştı. Bu maç 0-0 sonuçlandı. RovanÅŸta, İzmir'de 3-0'lık galibiyet aldık. Bu maçta GençlerbirliÄŸi, bizi fazla zorlayamamıştı ve böylece kardöfinale kaldık.
Artık, Türkiye kupasında 8 takım kalmıştık. Karşımıza, Antalyaspor'u eleyen Ankara Demirspor çıkmıştı. Bizim için korkulu bir ekip olarak görünmeyen Demirspor ile yaptığımız maçlarda, futbol tarihinde nadir yaÅŸanan olaylar geçti. Ankara'da Demirspor ile yaptığımız lig maçını 1-0 kazandık. 3 gün sonra yapılacak olan kupa maçında da iyi bir sonuç alacağımızı umuyorduk oysa Demirspor, bu maçta lig acısıyla çok kırıcı ve sert oynadı. 26. dakikada Cahit kalemize bir gol attı.
Biraz sonra, Ertan'ın ayağından beraberliÄŸe ulaÅŸtık. 41 . dakikada Tuncer'in golüyle devre, 2-1 aleyhimize bitti. 2. yarı, Demirsporluların tekme ve tokatlarından bitap duruma sokulmuÅŸtuk artık. Maçın bitmesine bir dakika kala bir gol daha yedik. Maçın rövanşı İzmir'de, gece yapılacaktı. Bizler, gece maçına alışık olduÄŸumuz için daha avantajlıydık. Ayrıca, bize yürekten inanan seyircimizin avantajı da vardı. Maça çok rahat baÅŸladık. Güngör, K.Mehmet, ÇaÄŸlayan, Hüseyin, B.Mehmet, Nevzat, Nihat, Ertan, Fevzi, Gürsel, Fuji Mehmet onbiriyleydik. Ancak 21. dakikada Vural'ın golüyle, Demirspor 1-0 öne geçti. Tüm hesaplarımız altüst olmuÅŸtu. Zira gol yemeden 4 gol atmamız gerekiyordu. Bu arada Nevzat'ın yerine Ali İhsan, Nihat'ın yerine Halil oyuna girmiÅŸti. Devre bu ÅŸekilde bitti ve ilk kez devre arasında, soyunma odasında bütün arkadaÅŸlarıma telkinde bulundum. İçimde kazanacağımıza dair çok büyük bir inanç vardı. Bizlere güvenenleri mahcup etmememiz için çalışmamız gerektiÄŸini hatırlattım. Ve topyekün atak oynayıp, gol atmalıyız dedim. Çok büyük bir inançla sahaya çıktık. Hemen oyunun üstünlüÄŸünü elimize aldık. 59. dakikada Fevzi'nin golüyle hem moral kazandık, hem de seyircinin desteÄŸini aldık. 76. dakikada genç ümidimiz Fuji Mehmet, kaleci Altay'ı ustaca avladı. 2-1 . Bundan sonra, kalemiz çok büyük bir tehlike atlattı. Kalecimiz Güngör, usta Nail'in ayaklarına kapanıp topu alarak, yüzdeyüz golü önledi. Bu hırsla ani bir atak sonucu Fevzi, 3. golümüzü kazandırdı. Artık iÅŸi temditte bitiririz diye düÅŸünüyorduk. Ancak, Demirsporlular bir anda çözülmüÅŸlerdi. 85. dakikada ileriye gelen santrhaf Mehmet'in golüyle, 4-1'lik galibiyete eriÅŸip, yarıfinal oynamaya hak kazandık.
Türkiye kupasının yarıfinalinde rakibimiz, PTT galibi Bursaspor'du. Bursaspor, bizim için korkulu bir rakipti. Bundan önce, Bursa'da yaptığımız 3 maçta da yenilmiÅŸtik. İzmir'deki maçları da rahatlıkla kazanmıştık. İlk maçın İzmir'de oluÅŸu da bizim için büyük bir dezavantajdı. Ve maç gecesi geldi çattı. Bursaspor maçlarını, daha sözün başından özetlersek , Nihat'ın kazandığını söyleyebiliriz. Bursalılar, yakın markaj ve sert oyunları ile, Alsancak'taki maçın istediÄŸimiz ÅŸekilde cereyan etmesini önlüyorlardı. Kendi sahalarındaymış gibi, fütursuzca tekme, tokat atarak mücadele eden Bursasporlular, ilk yarıyı Ersel'in ayağından kazandıkları golle, 1-0 önde bitirdiler. 2. yarıda seyirciler, Göztepe'yi deÄŸil de, Nihat'ı seyrettiler. Önceki maçlarda kendisine fazla güveniyle, seyirciye laubalice oynuyormuÅŸ hissini veren Nihat, iÅŸte bu maçta yine kendini gösterip, affettirmek fırsatını buldu. Bu oyuncumuzun, ikinci yarıda bize kazandırdığı golle, hiç olmazsa ümit kapısını biraz olsun aralıyordu. Karşılıklı atılan gollerle maç berabere biterken, herkes Bursa'da büyük bir bozguna uÄŸrayacağımızdan söz ediyordu. Ama, en zor anlarda bile Göztepe'nin umulmayacak baÅŸarılara adını yazdırdığını bilen ve bizlere inananlar az deÄŸildi.
İkinci maça biz rahat çıktık. Bursaspor daha tedirgindi. Bu maç öncesi, Bursaspor yöneticileri verdikleri beyanat ile de kendi seyircilerinin tansiyonunu anormal dereceye ulaÅŸtırdılar. DiÄŸer finalistin Galatasaray olması dolayısıyla, bu turu atlayan takımın otomatikman Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nda da, Türkiye'yi temsil edecekti. Buna yöneticilerinin ve yerel basının da katkılarıyla, zaten olgunlaÅŸmamış seyirci, patlamaya hazır duruma gelmiÅŸti. Soyunma odasında önce oyunu defansta geriye alıp, sonuç alınmazsa tamamıyla hücum oynamayı kararlaÅŸtırdık.
Bursalılar bizim oyunumuzu çözemeyip, beraberliÄŸe razı bir oyun çıkardığımızı görünce, daha rahat oynamaya baÅŸladılar. Çünkü, golsüz beraberlik kendilerine yetiyordu. Maçın bitimine 20. dakika kala, bütün hatlarımızla yüklenmeye baÅŸladık.
Artık maçın son dakikalarına gelmiÅŸtik. Fevzi'nin saÄŸ taraftan getirip geri çevirdiÄŸi topu, Nihat kafa ÅŸutu ile direÄŸin içine vurdurdu ve iki direÄŸin birleÅŸtiÄŸi yerden, ampul gibi aÄŸlara oturttu. 5 saniye sonra maç bitti. Ancak sevincimiz kursağımızda kalmıştı. Saha ortasında kümelendik, üstümüze taÅŸ yağıyordu. 15 dakika böyle bekledik, taÅŸlar çoÄŸalmıştı. Stad dışından çocuklar içeriye taÅŸ atıyorlardı. Biz taÅŸlardan kaçarken, açık tribünde bir grup, saha içinde bize saldırdı. Biz soyunma odalarına kaçarken, kapalıdan taÅŸ yaÄŸmuru sürüyordu. Zar zor soyunma odalarına vardığımızda, Hüseyin ve Sabahattin yaralanmıştı.
Ve, finaldeydik. Rakibimiz Galatasaray'dı. İlk maçımız İzmir'deydi. İzmir seyircisi tümüyle arkamızdaydı. Ertan Galatasaray'la yapılacak olan ilk final maçı öncesi hastalanmıştı. Gücü böyle bir maça yetecek kadar bile deÄŸildi. Bütün bir hafta kendisini moral yönünden yükselterek oynamaya zorladık. Ertan hasta hasta oynamasına raÄŸmen, Galatasaray'a golünü atarak maçı 1 -0 kazanmamızı ve İstanbul'a ümitli gitmemizi saÄŸladı. İstanbul'da ki rövanÅŸ maçına çıkarken kazanacağımıza emindik. Hepimizin gözlerinde okunan Türkiye kupasını kazanmak özlemiydi. İzmir'deki galibiyetin avantajını korumak için kapalı bir oyun tutturmamıştık. Türkiye'nin en iyi futbol oynayan ekibi ünvanını korur bir ÅŸekilde açık ve atak oyunu tercih etmiÅŸtik. İlk yarıyı 23. dakikada yediÄŸimiz gol ile 1-0 yenik bitirdik. Kalede Ali, Galatasaray'ın forvetini etkisiz kılarken, önünde bir K.Mehmet ve Halil modern beklerde aranılan nitelikleri sergiliyorlardı.
Haf hattında ise, genç Özer, usta B. Mehmet ve o gecenin yıldızı Ali İhsan vardı. Forvetimiz ise, Nihat, Ertan, Fevzi, Gürsel, Fuji Mehmet ÅŸeklinde dizilmiÅŸti. Maç 1-0 bitince iÅŸ temdite kaldı. 91. dakikadan itibaren, Galatasaray kalesine bir kabus gibi çöktük. 100. dakikada, Nihat tek başına bir ataÄŸa kalkarak, Muzaffer ve Talat'tan sıyrıldı.
Ceza sahasına girdiÄŸi anda, bomba gibi bir ÅŸutla topu aÄŸlara astı. Temditin ikinci yarısında da futbolumuzu Galatasaray'a kabul ettirmiÅŸtik. Artık İstanbul seyircisi de bizi alkışlıyordu. Maçın sonunda, antrenörümüz Adnan Süvari ve altın golün kahramanı Nihat omuzlarımızdaydı.
*Bu yazı, 15 Ekim 1991 tarihinde yayınlanan Göztepe Spor Dergisinden alınmıştır.
Tarihimizi anlatan bir marsimiz
1925'te Güneþ Doðdu Ýzmir'e
Inanilmaz Sevgiyle Taptik Sana Göztepe
Yagmur,Çamur Demeden Düstük Senin Peþine
Asýk Ettin Bizleri Sari-Kirmizi Rengine
GOZTEPEMIZIN KURUCULARI
1) Muammer Akar (tüccar-vefat)
2) Nüzhet Bandak (tüccar-vefat)
3) Ahmet SerimoÄŸlu (tüccar-vefat)
4) Kenan Bey (tüccar-vefat)
5) Nebil ÇobanoÄŸlu (tüccarvefat)
6) Cevat Bey (tüccar-vefat)